1. Oturum: Çin salgından neler öğrendi? Salgın sonrası Türkiye ve Çin ilişkileri

Oturum Hakkında

Tarih: 2 Haziran 2021

Saat: 09.00 - 09.40

2019 yılının Aralık ayında Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan kentinde tespit edilen Covid-19 vakası ile dünya yeni bir döneme girdi. Vakaların farklı ülkelere yayılmasıyla birlikte günlük hayat adım adım felce uğradı. Tüm dünyada hükümetlerin aldıkları kararlar doğrultusunda salgının yayılmasını önlemek için sokağa çıkma yasaklarının uygulamaya başlaması ve bu kısıtlamalar altında ekonomik hayatı devam ettirebilmek gündelik hayatımızın yeni normali haline geldi. İnsanlık, Covid-19 salgını ile mevcut düzenin tüm dünyada yaşattığı sorunlar ve bizzat neden olduğu yetersizliklerle uyarılmışa benziyor. Ülkelerin birbirlerine finansal ve üretimsel açıdan bağlılıkları, salgın döneminde kendisini en üst düzeyde hissettirdi.  Covid-19 salgınıyla birlikte karşılıklı bağımlılık, kriz anında ortaya çıkan zararın daha çabuk yayılmasına ve herkese etki etmesine neden oldu. Özellikle Avrupa kökenli uluslararası markaların üretim faaliyetlerini Asya ülkelerine taşımaları salgın sonrası nasıl etkilendi? Şirketler kısa vadede belirli önemler uyguladıktan sonra uzun vadede küreselleşme fikri doğrultusunda faaliyetlerine devam edebilecek mi?

2019 yılında ortaya çıkan salgından bu yana Türkiye ve Çin; siyaset, bilgi-tecrübe ve sağlık malzemeleri paylaşımı alanlarında birbirlerine destek vererek temaslarını yoğunlaştırdı. Bununla birlikte, Covid-19 salgınının ekonomi ve ticaret başta olmak üzere birçok farklı sektöre kısa ve uzun vadeli kaçınılmaz kayıplar bırakacağı bir gerçek. Görünen o ki bu yeni şartlara tüm dünya ülkeleri alışmak mecburiyetinde kalacak. Salgının getirdiği talep daralmasının finans ve enerji piyasalarında oluşturduğu etkiler hem Türkiye hem de Çin’de hissedildi. Bunun özellikle yıllık petrol ve doğalgaz yatırımlarında düşüşe neden olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye ve Çin arasındaki siyasi, ekonomik ilişkileri değerlendirildiğinde enerji alanının çok ciddi fırsatlar içerdiğini söylenebilir. Özellikle (YEKA) yenilenebilir enerji ihalelerine Çinli firmaların katılımlarında artış gözlemlenebilir mi? Türkiye’nin enerji dönüşümü kapsamında ülkenin akıllı şebeke projelerinde Çinli ilgili kuruluşlarla iş birliği imkanları çoğalabilir mi? İki ülke arasında siyasi iş birliği ve karşılıklı güvenin tesisi tüm bu fırsatları hayata geçirmenin anahtar unsuru olarak kendini gösteriyor. Türkiye-Çin ilişkilerinde artık bugünü değil, ortak çıkar ve kazan kazan temelinde geleceği planlamalıyız.

Moderatör

Hakan Güldağ, Dünya Gazetesi Yöneticisi

Konuşmacılar

Ercan Karakuş, StarMall Group CFO

Murat Kolbaşı, DEİK Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi & Arzum Yönetim Kurulu Başkanı

Zhang Liwen, Mazars Çin, Pekin Ofisi Yönetici Ortağı