DEĞERLİ KONUT VERGİSİ

Herhangi bir hak kaybına uğramamak için, tebliğ edilen konut değerinin gerçek değere uygun olmaması durumunda zamanında itiraz etmek ve ayrıca hem değere hem de vergiye yönelik idari yargı ile vergi yargısı nezdinde dava açmak gerekmektedir.

Değerli Fortune okuyucularım,

Bu yazımda kamuoyunda tartışma yaratan Değerli Konut Vergisi düzenlemesi hakkındaki değerlendirmelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Emlak Vergisi Kanunu’nda yapılan bir düzenleme ile Değerli Konut Vergisi adı altında yeni bir vergi hayatımıza girmiş bulunmaktadır.Düzenleme ile Emlak Vergisine esas bina vergi değeri veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce belirlenmiş değeri 5.000.000 TL ve bu tutarı aşan mesken nitelikli taşınmazlar.“Değerli Konut Vergisi”ne tabi kılınmıştır. Dolayısıyla mesken niteliği dışındaki taşınmazlar verginin konusu dışındadır. Buna göre söz konusu değer 5.000.000 TL ile 7.500.000 TL arasında ise binde 3, 7.500.001 ile 10.000.000 TL arasında ise binde 6, 10.000.0001 TL’nın üzerinde ise yüzde 1 oranında olmak üzere Değerli Konut Vergisi, Şubat ayının 20. günü sonuna kadar taşınmazın bulunduğu yerdeki yetkili vergi dairesine beyan edilip, hesaplanan vergi ise Şubat ve Ağustos aylarında iki eşit taksitte ödenecektir.

Değerli Konut Vergisi bir kereye mahsus ödenecek bir vergi olmayıp, konutun fiziki varlığı süresince her yıl ödenecektir. Düzenlemenin genel olarak Anayasa’nın eşitlik, genellik, ödeme gücü ve mülkiyet hakkı ilkelerine aykırı hususlar içerdiğini söylemek abartılı bir yorum olmayacaktır. Örneğin aynı konut üzerinden hem Emlak Vergisi hem de Değerli Konut Vergisinin alınarak mükerrer vergilemenin yapılması, değeri beş milyon liranın altında birden fazla konutu olan ancak konut değerleri toplamı beş milyon lirayı aşanların verginin kapsamı dışında tutulması, beş milyon lira değerindeki bir konutun yüzde ellisine sahip olan bir kişinin iki milyon beş yüzbin lira üzerinden değil tam değer üzerinden vergi ödüyor olması, yine beş milyon lira ve üzeri aynı değerdeki işyerlerinin verginin kapsamı dışında tutulması gibi.

Ayrıca konutun fiziki varlığı süresince söz konusu verginin alınıyor olması, Değerli Konut Vergisini bir nevi varlık vergisine dönüştürmektedir. Yine konut fiyatlarında önemli düşüşler olduğu dönemlerde negatif yeniden değerlemenin olmaması nedeniyle, binde 3, binde 6 ve yüzde 1 olan vergi oranlarının gerçek değere göre daha yüksek oranlara tekabül etmesi sonucunu doğuracaktır.

Düzenlemenin yürürlüğe girmesinin hemen ardından konutların değerine ilişkin tebligatlar taşınmaz maliklerine tebliğ edilmeye başlanmış, ancak bu süreçte aynı konut için birden fazla tebligatın yapıldığı, bazı konutların sahiplerine değil de içinde oturan kiracıları adına tebligat yapıldığı gibi anlaşılması güç durumlarda yaşanmıştır.

Konut değeri ile ilgili olarak gelen tebligatlara mutlaka itiraz edilmesi ve itiraz sonucunun menfi olması halinde ise bu durumun dava konusu yapılması gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca düzenlemenin herhangi bir nedenle Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesi halinde, Şubat ayında verilecek beyannameyi ihtirazi kayıtla verenlerin daha önce ödedikleri vergileri iade almaları mümkün olabilecektir.Kamuoyunda tartışma yaratan düzenlemenin bir yıl erteleneceği açıklanmış olmakla birlikte bugüne kadar harekete geçilmemesi konunun dava yolu ile çözülmesi yönünde tedbir alınmasını gerektirmektedir.