FORTUNE AĞUSTOS 2019, LİMİTED ŞİRKETİN ÖDENMEYEN AMME BORCU DOĞRUDAN ORTAKLARDAN TAHSİL EDİLEBİLECEK
ödenmemiş borçları, kanuni temsilciden istenmeksizin doğrudan ortaklardan
talep edilebilecek.
Değerli Fortune okuyucularım bu yazımda limited şirketlerinin vergi borçlarının
tahsili ile ilgili olarak ortak ve kanuni temsilcilerin sorumluluğu ile ilgili
Danıştay İçtihatı Birleştirme Kurulunun son kararı hakkındaki
değerlendirmelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Türk Ticaret Kanunu uyarınca anonim şirketler en az 50.000 Türk Lirası, limited
şirketler ise 10.000 Türk Lirası sermaye ile kurulmak zorundadırlar. Ancak
günümüz ekonomik şartlarında gerek ticaret gerekse üretim faaliyetleri için
daha fazla sermaye gerekebilmektedir. Ayrıca ülkemizdeki bir çok şirketin sermaye yetersizliği içinde faaliyetlerini sürdürdükleri bilinmektedir.
Ekonomik daralma dönemlerinde ise sermaye düşüklüğünden dolayı bir çok şirket borçlarını ödemekte zorlanmakta, bu durum gerek kredi kuruluşları gerekse tedarikçiler ve devlet gibi bir çok tarafı doğrudan etkilemektedir.
Limited şirketlerde şirket, ortak ve şirket müdürlerinin vergi borçları karşısındaki sorumlulukları Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu ve Amme
Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanunlarda ayrı ayrı sayılmıştır. Türk Ticaret
Kanunu uyarınca ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece
taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde
öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle
yükümlüdürler. Ayrıca ortakların sorumluluğu başlıklı düzenlemede, ortakların
şirketin borç ve yükümlülükleri dolayısıyla yalnızca malvarlığı ile sorumlu olduğu
belirtilmiştir.
Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanun limited şirket ortaklarını, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği
anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya
sorumlu saymaktadır. Ancak söz konusu sorumluluğun takibe dönüşebilmesi
için, alacağın bir amme alacağı olması ve amme alacağının şirketten tamamen
veya kısmen tahsil edilememiş olması veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış
olması gerekmektedir.
Vergi Usul Kanunu ise tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve
cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu
olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği
olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından
yerine getirileceğini, kanunda belirtilenlerin bu ödevleri yerine getirmemeleri
halinde mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya
kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacakların ise kanuni ödevleri yerine
getirmeyenlerin varlıklarından alınacağını belirtmiştir.
Tüzel kişilerde, vergi borçları nedeniyle doğan sorumluluk tüzel kişiliğe ait
olduğundan, limited şirketin vergi borçları için önce limited şirket tüzel kişiliği
takip edilmekte, vergi alacağının şirket malvarlığından tahsil edilememesi veya
tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilci veya ortak takibata
tabi tutulmaktadır. Her biri birer usul yasası olan Vergi Usul Kanunu ile Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, vergi borcunun tahsili için önce
kanuni temsilciye mi yoksa ortağa mı gidileceği düzenlenmemiştir.
Bu konuda yargıda iki ayrı görüş oluşmuş, bir görüşe göre şirketin vergi
borcunun tahsili için önce kanuni temsilciye daha sonra ortağa gidilebileceği
yönünde iken, diğer bir görüşe göre ise böyle bir öncelik sıralaması olmadan
herhangi birine gidilebileceği öne sürülmüştür.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun ikinci görüşe paralel son kararı ile söz
konusu görüş ayrılığına ve bu konuda yargıda yaşanan farklı uygulamaya son
verilmiştir. Böylece limited şirketin kendisinden tahsil edilemeyen vergi
borçlarının herhangi bir öncelik olmadan ortak ve/veya kanuni temsilciden
talep edilmesi mümkün hale gelmiştir. Tavsiyemiz fiilen yönetime dahil
olmayan limited şirket ortaklarının bundan böyle daha dikkatli davranarak tatsız
bir sürprizle karşılaşmamaları yönündedir.