Sürdürülebilir insan kaynakları yönetiminin yeni odağı: yeşil yakalar

Sürekli bir devinim içinde olan iş dünyasında hızla gelişen ve bir zorunluluk haline gelen sürdürülebilir politikalar sebebiyle İnsan Kaynakları Yönetimi'nin rolü de değişiyor.  Finansal kârın yanı sıra şirketler; bireysel, toplumsal ve çevre dostu performans ve gelişime odaklanarak kendilerine yeni hedefler belirlemeye başlıyor. “Yeşil” kurumları teşvik eden ve öne çıkmasını sağlayan disiplinlerden birinin de Sürdürülebilir İnsan Kaynakları Yönetimi (SHRM) olduğu belirtiliyor. İnsan Kaynakları Yönetimi, tüm paydaşları göz önünde bulundurarak stratejilerine sürdürülebilirliği entegre ederek şirketlerin uzun vadede sürdürülebilir bir kurum kültürü oluşturmasını, çevre, sosyal ve kurumsal yönetim odaklı olmasını sağlıyor.

Mehmet Eronat konuyla ilgili “Bugün tüm insanlık olarak yaşamakta olduğumuz iklim krizi, savaşlar, küresel salgın gibi tüm dünyayı etkileyen süreçlerden, herhangi bir paydaşın duyarsız kalması ya da bu süreçlerden etkilenmemesi imkânsız hale gelmiştir. Yaşanmakta olan bu olumsuz süreçlerin kök nedenine inildiğinde; sürdürülebilirlik bakış açısının tüm insanlık tarafından kabul görmemiş olması en temel nedenlerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm dünya için başlayacak olan bir değişim hareketinin asıl öznesi insandır. Bu nedenle çalışma hayatından başlayarak kurumların kendi içerisindeki kültürel dönüşümde başarılı olabilmelerinin yolu insan ile başlayan ve her aşamasında insanın yer aldığı bir kültürel dönüşüm yolculuğuna çıkmakla mümkün olabilir. Bu nedenle sürdürülebilirliği bir stratejiden öte bir değer haline getirmek isteyen ve bu konuda bir dönüşüm ve gelişim yolculuğuna çıkan tüm kurumların sürdürülebilirlik stratejilerini tüm insan kaynakları yönetimi süreçlerine entegre etmeleri gerekmektedir. Tüm insan kaynakları süreçleri içerisinde yer almayan bir sürdürülebilirlik stratejisi, kurumsal kültürün ağırlığı altında başarısız olmaya mahkumdur.” yorumunu yaptı.

 

Süreklilik Yetmiyor; Çalışan Sürdürülebilirlik İstiyor

Ocak 2016’da yürürlüğe giren Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, kurumların dönüşümüne öncülük ederek iş modellerini ve stratejileri değişimine yol açtı. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve COP26 Zirvesi’nde açıklanan hedeflerle beraber kurumlar sürdürülebilirlik çalışmalarını hızlandırdı. Şirketler, vizyon ve misyonlarıyla paralel olan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı’ndan kendileriyle ilgi olanları seçerek 2030 hedeflerini açıklıyor. Hedeflerini açıklayan ve bu hedefler doğrultusunda çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim çalışmalarıyla sürdürülebilir bir dönüşümüne giren şirketler tüm paydaşlara pozitif etki yaratırken özellikle yeni nesil yeşil yakaların ilgisini çekiyor.

İnsan Kaynakları Yönetimi kapsamında “önce insan” diyerek çalışanların sürekli gelişimini destekleyen, çalışan memnuniyetine yani insan sermayesine yatırım yapan, fırsat eşitliği ve çeşitliliğe değer veren ve bunu iş ilanlarında, dış iletişiminde ve iç paydaş çalışmalarında öne çıkaran, iş-yaşam entegrasyonuna dikkat eden, sürekli değil sürdürülebilir bir performans ölçümü oluşturan, işveren markası çalışmalarında akademi ve eğitim kurumlarıyla olan iş birliklerine destek veren, toplumsal gelişimin desteklenmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği, kültürel ve çevresel konularda STK’larla iş birliği yapan kurumlar, etki alanlarını artırarak potansiyel yeşil yakaları kendilerine çekecekler.

Şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini İnsan Kaynakları Yönetimi’ne entegre ederken Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı rehber olarak kullanması, kapsayıcı ve çeşitlilik yaratan iş modellerini uygulaması şirketleri birkaç adım öne çıkarıyor. Şirketlerin sürekli değil sürdürülebilir olması, büyümesi ve rekabet gücünü artırabilmesi insan sermayesinin verimli ve etkin bir şekilde kullanılmasıyla sağlandığını belirten Eronat, İnsan Kaynakları Yönetimi’nin sürekli değil, sürdürülebilir olmasının önemini vurguluyor. Son yıllarda Global Compact imzacısı olan şirketlerin sayısında önemli bir artış olduğunu ve B-corp sertifikasyonuna olan talebin arttığını belirten Eronat, çalışanların iş seçerken artık bu tür konulara çok önem verdiğini ve çalışacakları şirketin sürdürülebilirlikle ilgili önemli adımlar attığını görmek istediklerini belirtiyor.

Sürdürülebilir İnsan Kaynakları Yönetimi’nin şirketlerin sahip olduğu insan sermayesinin, rekabet avantajı sağlamasına destek olurken iç paydaşların gelişim süreçlerini sürdürülebilir hale getirip şirketin stratejik hedeflerine ulaşmasına destek olduğu belirtiliyor. İklim dostu insan kaynakları politikalarıyla paydaşların verimliliklerini artırılabilirken işletme maliyetleri düşüyor. Kurumsal sosyal sorumluluğun ve yeşil politikaların şirketin marka değerine ve itibarına katkı sunuyor. Yeşil insan kaynakları yönetiminin insan kaynakları politika ve uygulamalarına, çalışanların eğitimlerine ve sorumluluklarına uyarlanmasında temel işleve sahip bir unsur olduğu vurgulanıyor. Şirketlerin sürdürülebilir İnsan Kaynakları Yönetimi’yle hem dolaylı hem de direkt olarak paydaşlarının karbon ayak izlerini azaltmasına destek oluyor. Sürdürülebilir İnsan Kaynakları Yönetimi’yle Mazars Denge Danışmanlık Hizmetleri Ortağı Mehmet Eronat, sürdürülebilir İnsan Kaynakları Yönetimi’nin önemini “Sürdürülebilir insan kaynakları yönetimi, şirketlerin hedeflerine yönelik olarak atacakları adımlarda insan kaynaklarına düşen önemli görevleri uzun vadeli olarak desteklemesi bakımından önemli katkılar sağlamaktadır. Şirketlerin sürdürülebilirliği insan kaynakları yönetimine stratejik olarak entegre etmesi, şirketin ekosistemine pozitif etki yaparak yeteneğin sürdürülebilirliğini yani çalışan bağlılığını artırır. Buna ek olarak, İK süreçlerinin ve sistemlerinin sürdürülebilirliğini artırır.” sözleriyle değerlendirdi.